Dilimize ilgi ve saygı : Kişiliğimizdir - Prof. Dr. İsa Kayacan
Hemen hemen her gün, yani 24 saat, anlaşmamızı sağlayan dilimizle konuşmalarımız içerisinde yüzlerce, binlerce sözcük çıkar ağzımızdan. Söyler geçeriz... Bu noktada dikkatli olmaya başlarsak, düşüncelerimizin sayfalara aktarılması anlamına gelen yazılarımızda, yayınlarımızda da dikkatli olma özelliğine, güzelliğine kavuşuruz, kavuşabiliriz.
Kimse, “hata yapmadığını” söylemek başarısının sahibi değildir. Sen, ben, şunlar, onlar yani hepimiz az veya çok bazı konuşma hataları, dil hataları yaparız. Önemli olanı bunların azaltılması, mümkünse yokedilmesidir... Öncelikle gayret görülmeli, hissedilmelidir, lafın doğrusu, sözün kısası.
Dilimize karşı ilgi gösteriyorsak, saygı gösteriyorsak, titizlik içindeysek, ortaya kişiliğimizin genel görüntüsü çıkar. Yani, dilimize ilgi-saygı: Kişiliğimizin ta kendisidir.
. ŞÖYLE BİR BAKALIM:
1- Tarih atarız, tarih koyarız bir yerlere. 04.09.1989 günü der geçeriz. Buradaki eksiklik: gün belirtilmediği halde “günü” denilmesi, “tarihinde” denilmesi gerektiği halde “tarihinde” kelimesinin yazılmayışında saklıdır. Doğrusu: 04.09.1989 Perşembe günü. İkinci doğru: 04.09.1989 tarihinde.
2- Vakit, saat ifadesinde, belirtilmesinde: Saat 4.15.. Gecenin vaktinden mi, öğleden sonranın vaktinden mi söz ediyoruz ? Genellikle ikindi vaktinden sözettiğimiz halde böyle söyleriz, böyle yazarız.. Ama o anlama gelmediğini unuturuz, hatırlamayız.
Doğrusu: 04.15.. Eğer ikindi vaktinden sözediyorsak: 16.15 demeliyiz.
3- İşyerlerinin tabelâlarında sıklıkla karşılaşılan “Orijinal” kelimesi, “Orjinal” olarak yazılır, görülür. Bu kelimenin doğrusunun “Orijinal” olduğunu, tabelâ yazıcılarının bilmesi gerekmiyor mu?. Bilmeleri doğru olmaz mı?. Bilmeleri bir zorunluluktur bence.
4- İsteklendirme, özendirme anlamına gelen “Teşvik” kelimesinin bazen, gazetelerimizin bazılarında “Teşfik ikramiyeleri verildi” başlığıyla karşımıza çıktığını görürüz. Doğrusu: “Teşvik ikramiyeleri verildi” olmalıdır.
5- Siyasetçilerimizin pek çoğu dahil, TV ekranlarına çıkıp: “******’ün Layiklik ilkesi” diye söze başlarlar. Bu sözcüğün doğrusu; “Laiklik” değil midir?.
6- Yine bir vakit ifadesi; Saat kaç? sorumuzun karşılığı olarak; “12 buçuk” denildiğini duyarız. Bunun doğrusu: “Yarım”dır.
7- Londra Kültür Ateşemiz, diyenimiz çoktur. Doğrusu; Londra Kültür Ataşemiz’dir.
8- 2. Basın şurasında konuşulanlar, denildiğinde “şuradaki, buradaki”nden sözediliyor “Şûrasında” dersek, yani şapka koyarsak, doğrusu ifade edilmiş oluyor.
9- Konuşurken bazen, “Birçok insanların- pekçok insanların” deniliyor. Birçok, birden fazla, pekçok’da o anlama geliyor.. “insanların” sözcüğü de birden fazlayı, çoğulu anlatıyor. O zaman doğrusu ne olacak?: “Birçok insanın veya pek çok insanın” denilecek efendim.
10- (,) den sonra (ve)yle devam edilirse (,) koymak fazlalıktır, yanlışlıktır. Yani (,) den sonra (ve) koymayacağız.
11- Muallim ve öğretmenler.. Bu yanlış. Muallim yani öğretmenler.. Açıklayıcısı olacağız. Çünkü bu iki sözcük aynı anlamı taşıyor..
12- (Porf. İsa bey). Bu yanlış. Doğrusu: (Prof. İsa bey). Baazı bilinmeyenleri öğrenmenizi.. ilk kelimede (a) fazlalığı var. Doğrusu Bazı bilinmeyenleri öğrenmenizi. Yerel ağızda olduğu gibi, yazıp yayınlayamayız.. Ama yerel ağızlarla ilgili bir araştırma yapıyorsak, (baazı) diye alır, ama doğrusu (bazı)yı da karşısına yazarız, yazmak zorundayız.
13- Ulusal veya yerel gazetelerimizin bazılarında görülen başlık veya manşetlerde;
- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Dilimize sahip çıkmalıyız, şeklinde verilmesi gereken haber;
- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Dilimize sahip çıkmalıyız” şeklinde tırnak içinde veriliyor.. Bu yanlıştır, şayet tırnak içinde alıp (dedi) sözcüğünü ekleyeceksek, eklersek doğrusu budur. Yani (dedi) demiyorsak ana cümleyi tırnak içinde vermeyeceğiz. (dedi) diyorsak ana cümleyi tırnak içinde vereceğiz. Doğrusu:
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Dilimize sahip çıkmalıyız” dedi